Merhabalar diyerek başlamak istiyorum yazıma sevgili hemşerilerim.
İlk defa sizlerle birlikte olduğum bu haftaki yazımda konu olarak neyi seçeceğime karar veremedim zira o kadar çok aksiyon dolu günler yaşıyoruz ki sanırım karedenizimin, halkımın sorunlarıyla ilgili olanıyla başlamak en doğrusu olacaktı.
Bu zamana değin her ne kadar gerek güncel hayatta, gerekse sosyal medyada halkımın sorunlarını dile getirmeye çalıştıysam da bunları birebir sizlere paylaşmaya hiç fırsatım olmamıştı.
Hasbel kader bu şansı yakalamak memnuniyet verici doğrusu.
Ara sıra geldiğim memleketime, şu son zamanlarda tanıyamamanın şaşkınlığını ve içimi inceden inceye nasıl burktuğunu dillendirmek istedim.
Yeşil alanların çeşitli sebeplerle yavaş yavaş yok edilerek, yerine kocaman dev rezidans ların, o otantik kokan evlerin yerini koca koca binaların yer almış olduğunu gördüm.
Hani o yeşille mavinin bir gökkuşağı gibi kaynaştığı o güzelim doğanın bozulduğunu görmek çok üzücüydü benim için.
Karadeniz kadınlarının giydiği o güzelim folklorik kıyafetlerinin yerini arabi kıyafetlerin alması da cabası.
Doğaya su gibi, ekmek gibi, nefes gibi muhtaçken bu tahribat niye? Oysaki bilmiyor muyuz doğa anadan çalınanın, bir gün geri alındığını…! P
eki ya halkımızın kendi özünden uzaklaşıp, bir başka kültürü kendi içine çekip sindirmenin anlamı neydi?
Bizler bu olmamalıyız. Bir taraf da çağdaşlaşma adına dev binaları gözümüze gözümüze sokulurken. bir taraftan da çağlar ötesine gitmenin mantığını keşke birileri bize söylese…
0
Mutlu
0
Üzgün
0
Sinirli
0
Şaşırmış
0
Virüslü