İnsan bir tek sevdiklerine karşı savunmasız olurmuş. Onun için en derin yaralarda en yakın olanın imzası vardır…
Karşı tarafı ne kadar hayatımızın merkezine oturtursak o kadar kendimizden uzaklaşırız. Yüreği ile davranışları örtüşmeyen kişileri etrafımızda tuttuğumuz sürece o yaşatmaz dediğin her şeyi yaşarız. Asla dayanamam dediklerimize dayanmak zorunda kalırız. Kırmamak için kendimizi bin parçaya bölündüğümüzü görürüz. İşte o zaman bardağı taşıran damlaların ardı gelmez. Hele de ikili ilişkilerde karşı tarafın bize defalarca yaşatıp öldürdüğü davranışların aynısını ona yaşattığımızda olanlar oluyor.
Ne kadar iyi niyetli olursak olalım sonunda onlara onların davrandığı gibi davranmak zorunda kalıyoruz. Bırakalım uzunu kısaya, kısayı uzuna eklemeyi, bırakalım birilerinin egolarını şişirmeyi, bırakalım incelen yere düğüm atmayı, dünyaya bir kere geliyoruz, su akıp yatağını bulmuyor mu zaten? Bazı şeyler değişmiyorsa kabullenmeliyiz. Belki de budur mutluluğun formülü. Herkesin haklı sebepleri varmış, çünkü ile başlayan cümleler kuruyorlar, alışıyoruz. Yaşam denen kaygan zemin diplere de çekebiliyor, zirveye de çıkarabiliyor.
Yani hayatımızdaki kişilerle aynı müziği sevmek, aynı yemeği sevmek, aynı takıma gönül vermek benzerliktir, denklik değil. Belli bir zamandan sonra ortaya çıkan problemler benzerliği denklik sanmamızdandır.
Zaman zaman kaybettiğimizi düşünürüz. Aslında kaybedileniz ama seni sana kazandırmışlardır, teşekkür etmek lazım.
Demem o ki; siz siz olun, önce kendinizi bulun sonra özür dileyin ve kendinizi hayatınızın merkezine koyun. Diğerleri mi? Onlar yerini belirledi zaten.
Ayten GÜNEŞ
Ayten Güneş’in Kaleminden Su Akar Yatağını Bulur
0
Mutlu
0
Üzgün
0
Sinirli
0
Şaşırmış
0
Virüslü